27 Nis 2011

Kazananlar Ve Kaybedenler


Dünya, iki değer olgusu üzerine kurulmuş; kazananlar ve kaybedenler diye. Şansın yüzümüze güldüğümüzü sandığımızda kazananlar tarafında yerimizi alıyoruz diğer insanların acıları, dertleri nelermiş diye düşünmeden, burun kıvırıyoruz. Şanssızlığımızda ise kaybedenler kulübünde yerimizin ayrıldığını düşünüp, yenilginin akışına kapılıp, hayata karşı savaşımıza bir son veriyoruz. Elbette, her zaman kazanacağız diye bir kaide yok şu hayatta. Akıllı taktiklerle yolumuza devam etmeyi unutuyoruz bir an. Düştüğümüz yerden tekrar ayağa kalkmayı öğrendiğimizdeyse herşeye gülüp geçmeyi, aslında kaybettiğimiz şeyler de kazançlı çıktığımızı, her kötülüğün içinde bir iyilik, her iyiliğin içinde bir kötülük olduğunu öğreniyoruz. Kaybetmek, bazen kazançlı çıkmaktan katbekat daha iyidir. İnsanı olgunlaştırır, acılara karşı dirayet sağlar. İnsana iyi gelir. İnsan olduğunu, etten ve kemikten yaratıldığını anlıyor insan. Çinlilere ait eski bir tapınak yazıtında şöyle bir söz vardı:" Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlûp olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür." Son zamanlarda yaşadıklarıma baktığımda kaybettiğim şeyler, aslında benim en büyük kazançlarımmış onu anladım. Kazanmak, belki egomuzu tatmin ederken, kaybetmek en kazançlı mevzu. Mevlana'nın bir deyişi de beni baya etkiler. Hamdım, yandım, piştim. Kaybettiklerimizden dolayı yanıyoruz kor bir ateş gibi. Ne mutlu ki! Pişen insana... Bu dünyada her bir kazanan her bir kayıp'a, her bir kayıp her bir kazanca eşdeğer demekmiş... Medusa(Ayln)