14 Şub 2010

SEVGİ





Sevgili okurlar, başlığımı düşünür Sadi’den alarak konuya giriş yapmak istiyorum. Tam da 14 Şubat “Sevgililer günü” anlam ve önemiyle ilgili herkes yazı yazmakta. Önemli olan, iyi bir mesaj verebilme kaygısında için de olmak. Sevgi deyince, klişeleşmiş sözleri bir kenara bırakalım. Sevdiği için ölmek 14. Yüzyılın tozlu raflarında yerlerini almış, vuslatı bekleye dursunlar. Bizim sevgi anlayışımıza getirelim konuyu.

Günümüzde sevgi ve aşk anlık yahut diğer bir deyişle anı yaşama olarak bilinir. Tabi gençliğimizin en çok can attığı bir filmin şeritleri gibi gözümün önünden akıp geçiyor. Sevgi dediğin, mum gibi eriyip gitmektir. Bu öyle bir eriyiş ki tüm hayatında övünerek," ben bu aşka, sevgiye hakkını verdim." diyebilmektir. Aşk korkaklık değil veya sevdiğinin ellerinin ellerinden gittiğinde; yazılarla günah çıkarmak hiç değildir. O yanında olmadığında onunla beraber uyumak, onunla beraber yeme, onunla beraber eğlenmek demektir. Herkes birbirine “seni seviyorum” der. Kadın – erkek ilişkilerinde ona yön veren elbet gerçekliktir. Peki, bu gerçeği bildiğimiz halde neden bunun farkına bilinçaltında vardığımız ama us’a gelince tövbe ettiğimiz. Tövbe ediyoruz çünkü onun sevgisi karşısında mağlubiyet yaşamamak için.

Sevgi, kozasından çıkmayı bekleyen bir kelebeğin kanatlarındaki heyecan gibidir. Geçireceği şu üç günlük dünyada. Sevgiyi keşfetmek çabasındadır. Biz bir kelebeğin edasıyla yaklaşamıyoruz sevmeye ve sevilmeye. Sevgi deyince sınırlarımızı aşalım. Ne dersiniz? Aile ilişkimize gelelim. Sevginin başladığı yere, aslında sevginin köreldiği yere. Mutsuz bir çocukluk yaşan bir insan, asla sevgiyi tam anlamıyla yakalayamaz. Yakalamak ister, bilir ki o ailesinde tadamadığı sevgiyi karşı cinsle yakayalacaktır. Günlük hayatımızda geçim sıkıntısı öne geçmiş bir ülke de yaşıyoruz. Kimilerimiz, evlerine bir umut bile götürmeyeceğini bildiği halde sevgiyi nasıl verebilir. Hayır, hediyeler insanın gözünü boyar. Boyadıkça karşı tarafa esir hale getirir. Doyumsuz bir insansa, maddiyat gözünü boyamışsa; siz ona dünyayı sunun, o elinin tersiyle itecektir.

21. Yüzyılın ceremesi işte. 14. Yüzyılda Leyla’nın güzelliğine ancak Mecnun gözüyle bakmalı ki insan, sonunda günah çıkarmakla hiçbir şeyin, sevgilinin yanında mutlu mesut günlerinde ona aşkla dolu bakan gözlerin yerini tutmamalı. Sevgilerle… Medusa(Aylin)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder