16 Şub 2010

SANAT


Sanat ve gerçek sanatçıya vermiş olduğum olağanüstü değer bir yana; tarafsız bakan biri olarak toplumumuzun sanata bakış açısını ve bir yandan sanata karşı olup, öte yandan bir yerinden mutlaka sanatla yaşamımızın özdeşleşmesine dair örnekler vererek ne denli vahim bir tablonun figürleri olduğumuzu açıklamak istiyorum.

Sanat neden bu kadar değersiz hale geldi? Bu sorunun cevabını bulmak için “kalem aklın dilidir” düşüncesiyle sizlerin de bu konu üzerine düşünmenizi istiyorum…


Sanat sonuna kadar bizim içindir. İç dünyamızı zenginleştiren, bizi vasıflı insan yapan değerlerden biri hiç şüphesiz sanattır. Sanat ve sanatçı kavramlarını, gerçek sanat ve sanatçı olarak düzeltmekte fayda görüyorum. Sanılanın aksine sanatçı, televizyonlarda eften püften şeylerle adından konuşturan kişiler değillerdir. Gerçek sanatçı dediğin; hayatları boyunca inandığı mesleğe emek veren, yeri geldiğinde inandığı meslek uğruna kendinden vazgeçebilen insanlardır. Sanat, yedi kola ayrılmış bir büyük devdir. İçinde yapı sanatından tutun da heykele, müziğe ve tiyatroya kadar başlı başına uzayıp giden bir cumhuriyet gibidir sanat. Bu öylesine güzel bir cumhuriyettir ki; insana farklı bir bakış açısını getirip, dünyayı ve bu dünya üzerinde yaşayan diğer insanları bir amaçta tek çatı altında toplayan olgudur. Bizi, ilkçağ insanı olduğumuz günlerden bugüne taşıyan evrensel değerlerden biri de sanat olmuştur. Ancak 21’inci yüzyıl Türkiye’si birçok değeri gerçeğinden saptırmaktaki ustalığını sanata da uygulamaktan çekinmeyerek, sanatı ve sanatçıyı değersiz hale getirdik.

Klasik müzik çaldığında,”Kesin şu saçmalığı, nedir bu zımbırtı”deriz; ama gelin görün ki evimizin kapı zilinde Beethoven çalar. Büyük bir keyifle açarız kapıyı gelene. Operada tenor bir arya parçayı seslendirdiğinde,” Bu adam da sürekli bağırıyor, başıma ağrılar girdi.”derken; Arya parçalar, yeni cep telefonların zil seslerine girmiştir bile. Hevesli hevesli “Alo” deriz, karşı sese büyük bir mutlulukla. Tiyatroda bir oyun sahnelendiğinde hatta gişeleri bedava olduğu halde,” Ne işim olur bu deli saçmasıyla” deriz demesine ama televizyonlarda, sevdiğimiz dizilerde yılların emektar tiyatro oyuncuları oynadığında hemen sosyal iletişim siteleri üzerinden hayranı olmasını da iyi biliriz. Demek ki, teknolojiyi de ayakta tutan sanatmış!

Bu dediklerimi, harfiyle yapıyorsak bizlerde bir sorun var demektir. İşsiz sayımız çok, boş zamanlarını gidip halk kütüphanelerinde kitap okuyarak geçirebilirler. Okuyacak oldukları bir kelimenin insanın derdini, tasasını alıp götürdüğünü iyi bilen bir insanım. Ya da bir yazarın kitabını daha ucuz diye gidip korsan satıcılardan neden alırız hiç bilmem. Halbuki, o geçimini kitap yazarak kazanıyordur. Korsan satıcı 5 lira daha ucuz diye o emek veren insanların emeklerini hiçe sayarız. Buna vicdanımız nasıl el verir? Sanat, hele birçok şeyin can damarı olduğu halde bunu sanat ve sanatçıya nasıl yaparız?

Yazımı son olarak şununla bağlamak istiyorum. Bu ben de dahil, sanat ve sanatçıya gerekli olan değeri zaman kaybetmeden vermeliyiz. Cenazelerinde kortej oluşturarak, “ah ne iyi insandı. Allah rahmet eylesin” demek için değil. Daha geç kalmış değiliz. Çünkü, sanat hala başucumuzda bizi beklemekte. Sevgilerle, Medusa...(Aylin)

1 yorum:

  1. ELLERİNE SAĞLIK. GERÇEKTEN ÇOK GÜZEL BİR YAZI OLMUŞ.

    YanıtlaSil